Hayat Ekspress

Hayat Ekspress

Bir iki yıl önce çalıştığım yerde “Pazartesi Yazıları” diye bir uygulama başlatmıştık. Her pazartesi sıradan, sıradışı, samimi, o an aklımıza gelen, çoktandır aklımızda olan birşeyleri paylaşıyorduk okurlarımızla. Beklediğimizden de iyi bir dönüşü olmuştu bu köşenin. Hatta öyle ki okurlarımızdan bir çoğu da bu paylaşıma yazılarıyla katılmıştı. Amacımız “pazartesi sendromu”denen durumla bir nebze olsun çalışanları karşılaştırmamaktı. Geçenlerde aklıma geldi bu “Pazartesi Yazıları” tam da bir pazartesi sendromunun içindeyken. Askerde de olsa insan yaşıyor bu sendromu. Orada yazmış olduğum bir kaç yazım vardı onları bakınırken burada da paylaşmak geldi aklıma. Hayat Ekspres diye bir yazım vardı… Şöyle diyordum orada:

 

Acı bir siren… Kalkmak üzeredir bir tren… Kimi sevdiğini/sevdiklerini uğurlar bir başka memlekete, kimi de sevdiğini / sevdiklerini gider görmeye ve hep mekân bir tren garıdır filmlerde nedense. Özlemlerin başladığı yer de bittiği yer de tren garıdır. Sevincin de özlemin de gözyaşı tren garındadır.

Vapurun derin düdüğü ürpertti biran beni ve kendime geldim. Haydarpaşa tren garına bakarken dalmışım. Az önce düşündüklerim Haydarpaşa’nın önünden geçerken hızla geçiyor aklımdan, sessiz sedasız uzaklaşıyor sonra… Kaç sevda burada başladı kaçı bitti acaba? Tutan olsaydı bunun defterini kim bilir ne notlar düşerdi. Sonra nedense gözümün önüne kalkan trenin peşinden koşan biri geliyor. Yetişmeye mi çalışıyor yoksa son kez olsun birini mi görmek istiyor bilemiyorum ama biri koşuyor işte. Yazık ki yetişemiyor, yığılıyor bir köşede…

Biz ne trenler kaçırıyoruz kim bilir her gün? Günlük telaşımızla neleri unutuyoruz, neleri unutacağız ve kim bilir neleri unuttuk dün. Hayat dediğimiz de bir tren değil mi sanki… Binlerce istasyonu milyarlarca yolcusu olan bir tren… Hangi istasyonda kimleri bıraktık ve hangi istasyonda kimler bekliyor bizi. Her duygu her an bir istasyon değil mi? Az önce gençlik istasyonundan geçmedik mi ya da bir sonraki istasyonumuz olgunluk istasyonu değil mi? Arada birbirinin aynı olan istasyonlarda var unutmadan söylemeli… Sevinç ne zaman karşımıza çıkar, bilemeyiz keder hangi istasyona verilen addır. Önümüzde tam bir haritası yoktur bu istasyonların, tek kötü yanı da budur. Ha bir de istasyonlarda ömür boyu kalamayız maalesef. Zorunlu yolculuk bunun adı… Siz zoraki yolcuları bu trenin; indiğiniz istasyonlara çok tutulmayın sadece kıymetini bilin. Bilesiniz ki çok hızlı bu tren öyle filmlerdeki gibi kömürle çalışan cuf cuflayarak dumanını savuran kara trenlere benzemez çok hızlıdır döner başınız. O yüzden sıkı tutunun savrulmayın dağılmasın aklınız. Her istasyonda inin. Görecek bir şeyler öğrenilecek tadılacak şeyler vardır kesin… Sonradan ah vah etmektense şimdi zamanıyken deneyin. Belli olmaz bakarsınız o istasyona bir daha hiç uğramazsınız. İyidir “keşke” demekten acı dahi olsa denemek.

Kısacık bir seyahat yaptım aklımın kıvrımlı yollarında hayalimin eşliğinde ve bakın kendimi nerede buldum… Sirkeci’de… Tren istasyonunda… Son treni kaçırmam inşallah.

Bazıları için uzun bazıları için bir göz açıp kapayana kadar geçen bu yolculuklardan zevk almanız dileğiyle “Hayat Ekspres” size hayırlı yolculuklar diler… Sahi bir şey alır mıydınız?

 

Not:  Bu yazıyı ilk liparite.wordpress.com adresinde yayımlamıştım.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...
GuYaR

GuYaR

Yaşamının her anında verimlilik odaklı bir endüstri mühendisi. Dijitalleşme üzerine kafa yorar, iyi bir kitap okuyucusu olmaya çalışır. Eski girişimci. Her daim yazmaya meraklı...İyi bir Football Manager oyuncusu ve hepsinden öte iyi insan olma gayretinde.